Türkân Şoray'ın oturduğu evin Rüçhan Adlı'nın torunları tarafından geri alınmak istenmesini üzüntüyle izliyorum. Vaktiyle Türkân Şoray tarafından satın alınan ve Rüçhan Adlı ile ortak yaptırılan evin hikâyesi karışık görünse de birisi size tane tane anlattığında şu sonuca varıyorsunuz: Bu ev Türkân Şoray'ın ama ne yazık ki Türkân Şoray, Rüçhan Adlı ile aralarında güvene dayanan sözsüz anlaşmayı geçerli sayabilecek kadar iyi niyetli insanlarla muhatap değil.
Türkân Şoray'dan oturduğu evi isteyen, bununla da kalmayıp oturduğu yıllara ait kira borcunu çıkaran Rüçhan Adlı'nın torunları, yanılmıyorsam bunu babaları öldükten sonra yapıyorlar. Çünkü babalarının Türkân Şoray'dan böyle bir talepte bulunması düşünülemez. Muhtemelen babaları o evin Türkân Şoray'ın emeğiyle yapıldığının tanığı. Türkân Şoray istediği kadar bütün inceliğiyle "Saraylardan gelmedim elbet, yerleşecek bir yer bulurum" desin, biz bütün kalbimizle onun dünya malında gözü olmadığını bilelim yine de anılarının, emeğinin olduğu bir evden ayrılmak onu üzüyordur. Böyle bir şey herkesi üzer.
Ama burada daha üzücü bir durum var: Biz ne biçim insanlarız ki, bir tanecik starı'mıza dünyayı dar ediyoruz. Türk sinemasının bir tane Türkân Şoray'ı var. Tutumlu ve düzenli olduğunu bildiğimiz Türkân Şoray'ın da topu topu bir tane evi. Şimdi o evden çıkartılmak üzere ve o evi geri alacak kadar birikimi, parası yok. Türkân Şoray bütün yumuşaklığıyla
hep boynuna sarılıp, "Sizler bizim için yaşadınız" diyen bir hayranını anlatır. Doğru, Türkân Şoray bizim için yaşadı, ağır bir işçi gibi çalıştı. Hepimiz Türkân Şoray'a kalbimizi verdik ama şimdi çıkmak zorunda kaldığı evini alacak kadar mütevazı bir zenginliği ona veremedik. Bu aynı zamanda hepimizin bu ülkede ne kadar kötü şartlar altında yaşadığımızın da kanıtıdır. Durum, yıllarca çalışmaktan beli bükülen ve emekli maaşıyla geçinemeyen, aç kalan insan için de yıllarca gün doğmadan setlerin yolunu tutup gecenin bir vakti evine dönen ve tutumlu diyebileceğimiz bir starı'mız için de aynı. Siyasilerin sözünü ettiği eşitlik bu olsa gerek.
Muhtemelen Rüçhan Adlı'nın aşktan, vefadan, güvenden yoksun torunları Türkân Şoray'ı şimdi oturduğu evden çıkaracak, belki üstüne milyonlarca dolar tutan sözde kira borçlarını da alacaklar. Türkân Şoray dünya malında gözü olanlara sövüp sayacak, çıkmıyorum diye kafa tutacak birisi değil. Bütün zerafetiyle sesini yükseltmeden o evden çıkacak. Evi almak isteyen torunlar belki Türkân Şoray'dan "Türkân ninemiz" diye söz edip, sözlerinin kesintisizce gazete sütunlarında yer almasından yüz buluyor olabilirler. Türkân Şoray'ın kim olduğunu unutup o haberleri kaleme alanlar da evi almak isteyen torunlar da hiç eski güzel bir Türkân Şoray filmi izlememiş olmalılar. Türkân Şoray'ın yıllarca beyazperdede bizim için kurduğu o dünyalara süzülmemiş, girmemiş olmalılar. Eğer Türkân Şoray'ın sinemadaki büyüsünden haberdar olsalar eski Türk filmlerinde ne gibi mucizelerin gerçekleştiğini bilseler Türkân Şoray'ı evinden çıkarmak istemezlerdi. Bu ülkede yaşayan herkesin kalbinde Türkân Şoray için bir yer var. Geri çevireceğini bile bile hepimiz 5 kuruş versek Türkân Şoray'a evini geri alabiliriz. Türkân Şoray'a geri alacağımız ev aslında kaybettiğimiz değerlerin temsilidir. Hepimiz dolar, repo, paradan para kazanma hesapları içinde küçüldükçe küçüldük. Bu yüzden vefanın, aşkın, güvenmenin ve söz vermenin ne olduğunu bilemiyoruz.
Bizim için yaşayan, bizim hayallerimizi beslemek için yaşayan Türkân Şoray yıllardır sessizce oturduğu o evde oturmalı. Böyle bir şey yüzünden uykuları kaçmamalı, suratını asmamalı. Türkân Şoray böyle bir nedenle mutsuz olmamalı. O evi almak isteyenler Türkân Şoray'la birlikte üzülüp ağlayacak pek çok insan olduğunu bilsinler. Rahmetli babaannem Türkân Şoray için, "Hepimizin üstünde hakkı var" derdi. Kolay değildi yıllardır bunca insanı güldürmek, ağlatmak, pek çok kadını hayatta tek dayanağı olan beyazperdede hikâyeden hikâyeye sürüklemek. Evet gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz: Türkân Şoray'ın hepimizin üstünde hakkı var. Bu hakkın gücü ve hürmetiyle Türkân Şoray o evde oturmalı.